Digital çağa adım atmak hayatın her alanını kolaylaştırdı kolaylaştırmasına ama böylesine hızlı iletişebilmek karşılanmayan duygusal ihtiyaçları farklı yollardan tamamlama çabasını da beraberinde getirdi. Eskiden sevgiliye bir mektup yazılır günler sonra cevabı gelirken şimdi dakikalar içinde birden fazlasını yazmak mümkün oldu. Beklemenin yarattığı heyecanla karışık tatlı duygu artık yalnızca saniyeler sürebiliyor.
Yoğunuz o kadar yoğunuz ki, mailler, kişisel profiller, sosyal medya derken günün büyük bölümünü online geçiriyoruz. Duygularımız, yaşadıklarımız, gezdiklerimiz, gördüklerimiz, yasımız, sevincimiz her şey ulu orta yaşanıyor. Kimi zaman ilan ettiklerimiz birilerine dokunuyor, temas başlıyor. Kimi zaman edemediklerimiz pas geçiyor, farklı farkındalıklara erişiliyor. Paylaşılan onca yazı, söz, karikatür, müzik içimizde bir yerlerde yeni uyanışlar yaratıyor. Uyanış, karşılanmayan duygusal ihtiyaçları gözden geçiriyor ve sonunda illaki bir eksik buluyor.
Şimdide yaşanan ilişkilerin çoğu seri ve 2 uçlu ya bol şikayetli, çabuk gitmeli- bitmeli, bol çatışmalı ki bu daha ilişkiyi oldurtma çabasında olanlarınki; ya da sıfır temaslı, sessiz-sedasız, herkes halinden memnun düzen değişmez artık kabul edilmiş durumda olanlar var. İşte tam da bunları yaşarken, benzerine maruz kalan ötekiyle karşılaşmalar başlıyor veya hiç yaşamayanla kıyas kabul etmez çarpışmalar.
Bugünlerde ötekini hayatına almanın yeni bir şekli var: Paralel İlişkiler. Birbirini sonsuza dek kesmeyen iki doğru gibi paralel ilerleyen ilişkiler… Sonsuza dek birlikte olma gibi bir beklentileri yok, kaprisleri yok, ısrarları yok, inatları yok. Çoğu kez fiziksel temasları bile yok, buluşmaları nadir, yalnızca online temasları var, o da içlerinden geldiği zaman, görev gibi her anda değil. Niye aramadın, niye mesaj atmadın, niye haber vermedin’ leri de yok. Prematüre güven yok, enlemesine boylamasına sohbet var- gündelik rutinden değil yalnızca hayata dair her şeyden- , konuşurken gözlerinin içine bakmak var, eline telefon veya tablet alınca ötekinden özür dileyip izin alma nezaketi var, sabır var, telaş yok. Çok ütopik geliyor di mi? İlişkiler digitalleşmeden önce ilişkinin doğası zaten böyle değil miydi? Kolay ulaşılabilir olmak her açıdan ilişkiyi kolaylaştırmadı mı?
Elimizde ne var, kolaylaşırken yoğunluğunu kaybeden ilişkiler, zamanı dar, sabrı az partnerler var. Var olan ilişkinin bir ikamesi gibi görünse de paralel ilişkiler aslında hepimizin özlediği içi dolu, hayaldi gerçek oldu dediği ilişkilerin ta kendisi. Biraz nostaljik belki ama asıl ütopya asıl ilişkimizi paralel ilişki formunda yaşayabilmek gerektiğidir.
Tüm digitalleri kapatıp, durup düşünmeli; karşılanmayan duygusal ihtiyacımız ne ve bunu partnerimizden talep edebilecek kadar ilişkiye izin veriyor muyuz? Yoksa o böyle biri değişmez deyip ötekinden mi talep ediyoruz? Kimse sadece ‘’böyle biri ‘’ değildir, içinde göremediklerimizi de barındırır, bazen yanınızdakine bir paralel durup bakabilmek gerekir. Tüm görevlerden, rollerden, beklentilerden, arzulardan bağımsız tam karşıdan paralel bakabilmek diyorum.
Denemeye değer!
Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!